21 Eylül 2012 Cuma


                    Bedenin ona dönükken ruhunun elleri hangimizin saçlarında dolaştı?

Aynı hücrenin içinde farklı duvar diplerinde uyandık. Şanslı(!)  olan sendin. kendini yalnız hissettiğin anlarda seni sarıp sarmalayacak biriyle yan yana uyuyordun. yaşadığımız umutlu anları unutup aynı hücrede farklı sabaha uyandık –ayrı umutlarla-. Yine o şarkıyı dinledik beraber ikimiz de her zamankinden daha çok merak ettik bu kez birbirimizin neler düşünüyor olduğunu. Tek kelimeye sığdırabilirdik bütün cevapları; avucumuza sığacak kadar cesaretimiz olsaydı… neden bu kadar erken seçmiştim vazgeçmeyi , ’diğerleri’ni ne zamandan beri umursar olmuştum hatırlayamadım. belki bütünüyle seninle meşgulken zihnimi bunu düşünmeye zorlayamadım. Sen karşımda uyurken kendimi seni düşlemekten, geçirdiğimiz güzel günleri anımsamaktan geri alamadım. Karşısında savaştığın insanın kadın olması ne zor! yanı başında nefes alışını duyan ben olabilseydim. Ne büyük çaresizlik iliğine kadar acını hissederken sana anlatamamak..
   Ve yollarımızın bir daha kesişmeyeceğini bilmenin hüznüyle seyrettim seni. Gözlerimiz birbiriyle buluşsun diye kaçamak bakışları bile kenara bırakıp uzun uzun baktım sana. Etrafımızdaki her şey olağan sırasıyla ilerlerken ben seni seyretmeye, bakışlarını yakalamaya uğraşarak devam ettim. Senin için yaşıyormuş gibi davranan herkesi izleyip içinden en masum olanını seçmeye çalıştım..