sanırım yalnız bir seyahat kadını olacağım ben günün birinde. ya da o son günler(im)de. bunu şehirler arası bir otobüsün tekli koltuğunda yakın bir şehirden diğer yakın şehre doğru ilerlerken -ya da gerilerken bilmiyorum- fark ediyorum. gittiğim yerlerin değişik iklimleriyle yıpranmış, kurumuş dağınık saçlarım olacak. ellerimi tanımadığım insanlara, duvarlara, topraklara dokunmuş hayal ediyorum.şehirlerden bir bir geçerken artık hepsini tanıyorum bilmişliğine kapılacağım; acemiliğim hala başka uzaklara gitmek isteyişimde yatıyor olacak. şimdi böyle değil tabi ama bir gün belki.
14 Nisan 2012 Cumartesi
sanırım yalnız bir seyahat kadını olacağım ben günün birinde. ya da o son günler(im)de. bunu şehirler arası bir otobüsün tekli koltuğunda yakın bir şehirden diğer yakın şehre doğru ilerlerken -ya da gerilerken bilmiyorum- fark ediyorum. gittiğim yerlerin değişik iklimleriyle yıpranmış, kurumuş dağınık saçlarım olacak. ellerimi tanımadığım insanlara, duvarlara, topraklara dokunmuş hayal ediyorum.şehirlerden bir bir geçerken artık hepsini tanıyorum bilmişliğine kapılacağım; acemiliğim hala başka uzaklara gitmek isteyişimde yatıyor olacak. şimdi böyle değil tabi ama bir gün belki.
4 Nisan 2012 Çarşamba
Düşü Ne Biliyorum / Nilgün Marmara
Kimdi o kedi, zamanın
eşyayı örseleyen korkusunda
eğerek kuşları yemlerine,
bana ve suçlarıma dolanan?
Gök kaçınca üzerimizden ve
yıldız dengi çözüldüğünde
neydi yaklaşan
yanan yatağından aslanlar geçirmiş
ve gömütünün kapağı hep açık olana?
Yedi tül ardında yazgı uşağı,
görüldüğünde tek boyutlu düzlüktür o
ve bağlanmıştır körler
örümcek salyası kablolarla birbirine
sevişirken,
iskeletin sevincini aklın yangınına
döndüren, fil kuyruğu gerdanlıklarla.
Yine de, o, zaman kedisi
pençesi ensemde, üzünç kemiğimden
çekerken beni kendi göğüne,
bir kahkaha bölüyor dokusunu
düşler maketinin,
uyanıyorum küstah sözcüklerle:
Ey, iki adımlık yerküre
Senin bütün arka bahçelerini
gördüm ben!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)